Paramızdan 6 Sıfır Atılınca Ne Oldu?


Bugünlerde yine malum dövizin yukarı doğru hareketlenmesi ile politikacıların ekonomik söylemleri de baş gösterdi. Ancak diplomasız (veya sahte diplomalı) Cumhurbaşkanı bu ekonomik söylemlerde yeni bir çığır açtı ama kendi seviyesinde bir çığır oldu bu maalesef. 

Ne dedi peki? Tam olarak Erdoğan: "Hatırlayın paramızda sıfırlar vardı değil mi? Tuvalete kaça giriyorduk. 1 milyon lira. Hatırlayın, ne günlerdi o günler ya. N'oldu, biz geldik, dedik bu altı sıfırı bir atın bakalım. Altı tane sıfırı attık. 1 milyonluk tuvalet 1 lira oldu." dedi.

Bu resmen halkın aklı ile dalga geçmek değil midir? Kelime oyunları yapmaya gerek yok. 6 tane sıfır atmak paramıza değer katmaz. Şöyle basitçe bir örnek vermek gerekirse 2002'de Dolar kuru 1.350.000 Türk lirasına denk geliyordu. 6 tane sıfırı attığımızda 1.35 YTL oldu. Bugün yazıyı yazdığım tarih 28.03.2018 itibari ile dolar 4 TL. Yani eski 6 sıfır atılmamış olsa 4.000.000 TL olacaktı yani 4 milyon lira. Bırakın değer kazanmayı bu kadar zaman içerisinde 3 kat paramız değer kaybetmiş. Yani bu altı sıfır atma tamam paramızın prestiji anlamında hoş görünebilir ama bunun ekonomiye hiç mi hiç bir katkısı yoktur.

Buna bir de görselli grafikle örnek vermek isterim. 6 sıfır atılmadan önce 1.000.000 TL ile neler alabiliyorduk, şimdi 1 TL ile neler alabiliyoruz? Güzel bir tablo ile sizler de inceleyin lütfen.


Ama hala bunu anlayamayan bir topluma bunları anlatmakta maalesef zorluk çekiyoruz. Aziz Nesin aklıma geliyor böyle durumlarda... Adam meğer ne kadar haklıymış? Eğitim şart. Ama ezber düzenine dayalı eğitim değil. Sorgulayan, cevap arayan ve yorum katılabilen bireylerin yetiştirildiği bir eğitim düzeni şart.

Adnan Menderes zamanı, Amerika'nın Marshall yardımı adı altında çok da sağlıklı olmayan mısırözü yağını ekonomize dayatarak katması gibi, köy enstitülerinin en ücra köşelerdeki köylerimize bile gereken eğitimleri verirken ve şehirlerden, köylerimize daha bilinçli bir toplumun yetişmesine olanak sağlarken, sırf köy ağalarının cebine giren paralarda azalma olmasın diye, bu enstitülerin kapatılması gibi, şimdi de şeker pancarı ile üretilen şeker fabrikalarının sözde zarar etmesi sebebiyle satılması, sonrasında muhtemelen kapatılması ve yerine daha sağlıksız ve ucuz nişasta bazlı yine Amerikan dayatması şekerlerin zamanla piyasa sürülme endişesi gibi, 1950-60'lardan bu yana, sağ hükumetlerin yönetimi altında olan ülkemiz, sözde müttefik ama başımızın belası, teröristlere alenen silah yardımı yapan Amerika'nın tasmasından bir türlü kurtulamadığı için ülkemizin bu durumda olduğunu görebiliyorum. 

Bir ara hükumette sol tarafı DSP ile Ecevit'le gördük. Onda da Kıbrıs'ın yarısını aldık. Şimdi ise Ege'deki adaları, patır patır kaybediyor, Süleyman Şah türbesini tırıs tırıs, mücadele etmeden başka yere taşıyoruz. Sözde Afrin'e operasyon düzenliyor ve teröristleri temizliyoruz ama yanımızda ne olduğu belirsiz, sakallı, sarıklı IŞİD'li tiplerden oluşan ÖSO ile yapıyoruz. Koskaca Türkiye Cumhuriyeti'nin bu gibi ne olduğu belirsiz tiplerle ne işi var? Amerika madem alenen teröristlere yardım ediyor, İncirlik neden halen duruyor?

Sorulacak soru çok, ama soracak toplum yok veya az, veya bastırılmış. Güzel günlerin ümidi ile yaşamaya devam edelim. Bu dünya Sultan Süleymana kalmamış...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Recep Tayyip Erdoğan'ın Diploması Sahte - Cumhurbaşkanlığı Geçersiz

Şaka değil, BATIYORUZ.